Herkes
Adalete Güvenmelidir
Adalet,
hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın
ayırt edilmesi adaletle sağlanır.Adalet haklı ile haksızın ayırt edilmesinde
yardımcı olduğu için hayatımızda büyük rol alır.Çünkü hayatımız boyunca haklı
ve haksız olduğumuz durumlara düşeriz. Düşünürler eski çağlardan beri adalet kavramıyla
ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adil olmaya ilişkin
bölümler bulunur.Eski Yunanlı düşünür Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve
devletin temel davranış kuralıdır.
18.
yüzyılda Aydınlanma Çağı düşünürleri adalet kavramını daha
dar biçimde tanımladılar. Onlara göre hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk
adalet için yeterlidir. Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olmayabilir.
Çünkü hukuk yasaların her durumda aynı biçimde uygulanmasını gerektirir. Oysa yargıç herhangi bir olayda yasayı uygularken,
durumun özelliklerini de göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece genel bir
nitelik taşıyan yasanın eksik yanları uygulamada giderilebilir ve adalete daha
çok yaklaşılabilir.
Herkes adalete güvenmelidir ve ondan yararlanmalıdır sözü bence çok
doğru.Çünkü o zaman suçsuz adaletten faydalanır,suçlu ise hak ettiği cezayı
çeker.Ve kimseye üstünlük tanınmamalıdır çünkü herkes eşittir.Adaleti
sağlayanların gerçekten de adil olması gerekir.Adil olunmazsa adaletten söz
etmek mümkün olmaz.Atatürk’ün de dediği gibi Her şey kanun yapmaktan
ibaret değildir. Aksine her şey o kanunları uygulamak ve uygulattırmaktan
ibarettir. Uygulayan, yerine getiren, daima karar verenden daha kuvvetlidir.
AHMET ALKIM ARICI
ADALETİN
BAĞIMSIZLIĞI
Ben “ İstisnasız herkes adalete
güvenmeli ve ondan yararlanmalıdır. Hiç kimseye üstünlük, ayrıcalık
tanınmamalıdır” sözünü mantıklı buluyorum. Adalet önünde herkes eşittir.
Buna
“Gün Olur Asra Bedel” kitabından örnek verebiliriz. Boranlı Yedigey, Kazangap`ı
Ana Beyit Mezarlığına gömmek istiyordu ancak görevliler izin vermediler.
Boranlı Yedigey ne kadar konuşsa da ona ayrıcalık tanımadılar.
Bir
hâkim suçlu akrabası olsa bile ona ayrıcalık tanıyamaz. Bunun nedeni adaletin
önünde herkesin eşit olmasıdır.
Bu
konuda Mustafa Kemal Atatürk “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin,
devlet halinde varlığı kabul olunamaz”
sözünü söylemiştir. Bu sözüyle adaletin
bağımsız olması gerektiğini anlatmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk`ün diğer bir sözü ise “Devlet halinde teşkilatlanmış bir insan toplumu anayasasında,
adalet kuvvetinin bağımsızlığının önemini açıklamaya gerek yoktur. Milletlerin
yargı hakkı bağımsızlığının birinci şartıdır. Adalet kuvveti bağımsız olmayan
bir milletin devlet olarak varlığı kabul edilemez.” Bunun gibi adaletin bağımsızlığını anlatan birçok söz vardır.
Bana göre herkese adalet önünde eşit davranılması gerekir. Bu sayede
ülke çürümeye yüz tutmaz. Adalet zayıf ve masumları savunmalıdır. Başkalarını
ayrıcalık tanımamalıdır.
Adalet eşit olmasaydı güç sahibi kişiler zayıf olan halkı ezerlerdi.
Bunun sonucunda ülke bir Distopya`ya ( Kara Ütopya `ya) dönerdi. Bu olay sonucunda ülkede kaos ortamı oluşurdu.
Bu metinde eğer adalet bağsız olmasaydı ülkenin neler yasayabileceğini
göstermek istedim. Ben bu sözden “ İstisnasız herkes adalete güvenmeli, ondan
yararlanmalıdır. Hiç kimseye üstünlük, ayrıcalık tanınmamalıdır” bunları
anladım.
ADALET
Bir
ülkede istinasız herkes adalete güvenmeli ondan yararlanmalı ve hiç kimseye
ayrıcalık tanımlanmalıdır.
“Adalet mülkün temelidir" , buradaki mülk devlet,
millet, varlık ve dirlik demektir. Adalet, var olmanın temel ilkesidir.
Varlığımızı sürdürmek istiyorsak, adalete inanmak ve onu her kademede tartışmasız uygulamak mecburiyetindeyiz.
Adaletin tarafsız olması ve hiçbir yerden emir almaması
yanında, güvenilir olması da gerekir. Hukuk; adaleti ve güveni sağlamaya çalışır. Bunu
yaparken kişinin, düzenin, devletin yararları arasında bir denge bulmaya
çalışılır. Hukuk kuralları herkese eşit uzaklıkta, soyut ve objektif
olmalıdır. Adamına göre kural olmaz. Hukukta eşitlik benzer durumda olanlar arasındaki
eşitliktir. Hiçbir kural zengine farklı, fakire farklı hükümler taşımaz Herkes kanun karşısında eşit olmalı; siyasetin yargı üzerinde
etkisinin olmaması ve yargının da siyaset üzerinde etkisinin olmaması
gerekmektedir.
Bir ülkede adalet olan güven sarsıldığı takdirde o
ülkede huzurdan, istikrardan, güvenden bahsetmek mümkün değildir. Eğer bir ülkede
hukuk güveni yoksa zaten hiçbir güvenlikten söz edilemez, adalet
bozulursa ülke kalkınamaz. Suç oranları artar. Böylelikle isteyen istediğini yapar.
Ülkede kaos ortamı oluşur ve bu kaos ülkenin bağımsızlığını kaybetmesini bile neden olabilir. Bağımsızlığını kaybeden
ülke her şeyini kaybetmiş demektir. Aynı zamanda ülkenin hukuk gücü,
ülkenin gücünü de gösterir. Bu
sebeplerden dolayı ne olursa olsun asla ama asla adaletten ödün vermemeliyiz.
Unutulmamalıdır ki, adalet bir gün herkese lazım olur. Gün
gelir devran döner…
ALİ KEMAL ÖZTÜRK
Adalet
bir sabah güneşin doğduğunda insanın
o anda hissettiği mutluluk
,hissettiği neşe hissettiği
özgürlük,hissettiği rahatlık demektir.Adalet hayat demektir.
Herkes adalete uymalı ve güvenmeli
aksi halde kimse bu suçlu değil doğruyu söylüyor kimse bu suçlu yalan söylüyor
diyemez. Deseler bile ortada adalet yok .Bu yüzden adalet olmazsa can güvenliği olmaz, adalet
olmazsa özgürlük olmaz ,adalet olmazsa eşitlik olmaz ,adalet olmazsa rahatlık
olmaz,adalet olmazsa ...Adalet demek sadece suçluların cezalandırılıp hapishaneye girmesi değil . Adalet insanın hak
ettiği gibi yaşaması demek.Adalet insanın hak ettiği gibi ilgi görülüp hak
ettiği gibi davranılması demek.Adalet insanın hak ettiği şeylere sahip olması
demek.Adalet insanın hayatta en çok güvendiği bir yol bir lider bir mucize
demek.Adalet insanın ...Adalet öyle bir
şeydir ki onu kimse yok sayamaz.Adalet hayatın yapı taşıdır .Adalet o kadar önemlidir ki insanlar hayatında
adalet olmadan bir eksiklik hisseder.İnsanlar o eksikliği hissettiği an bir
arayış peşinde olur.insanlar bu yüzden kendi adaletini arar ve oluşturur
.Adalet bir mahkeme bürosu ile sınırlı d/eğildir .Adalet tüm evrende vardır
.öyledir ki adalet hayatın ,zamanın, evrenin sonuna kadar olacak ve yaşayacak
bir doğruluk ve gerçeklik simgesidir .Bu yüzden herkes adalete güvenir ve de ondan yararlanır .Adalete güvenmeyen ve
ondan yararlanmayan biri olsa bile hayatında öyle bir zaman gelir ve oda
zorunlu olarak adalete güvenir ve ondan yararlanır .Bazı insanlar olur hatta
adaletin belli yollarla değişip kendi
istek ve arzularına göre değişip tekrardan şekillenebileceğini
zanneder.Fakat adalet bir savaşta kullanılan kılıç gibidir.Çünkü
kılıç doğru olan şey için kim olduğu önemsiz yeter ki doğru olan adil olan şey
kazansın diye haksız ve yanlış olan her
şeyi keser.Adalette öyledir.Adalet her kim olursa olsun her şey adil ve doğru
olana kadar savaşır.Böylece o kendi istek ve arzularına göre adaletin
değişeceğini düşünen insanlar hayal kırıklığına uğrar.
Bu yüzden adalete bütün insanların hatta kendi istek ve arzusu
olsun diye adaleti yenebileceğini sanan insanlar bile hatta adalete ihtiyaç yok diyen insanlar
bile istisnasız adalete güvenmeli ,ondan yararlanmalı ve de hiç kimse kendi gücünden dolayı
kendisine üstünlük , ayrıcalık tanınacağı sanılmamalıdır.Çünkü adalet demirden bir kılıçtır.Kimse onun karşısında
duramaz.
ALİ TOPRAK TUĞTEKİN
Adalet ve Güvenme
ALİ YAZ
Çifte Standartlar
Adalet
bana kalırsa çok göreceli bir kavram.Bugün Arap ülkeleriyle Batı Avrupa ve
Kuzey Avrupa ülkelerindeki adalet sistemlerini karşılaştırırsak bunun ne kadar
göreceli olduğunu anlarız.Çünkü herkesin adaletten anladığı şey
farklıdır.Ayrıca her zaman adalet yerini bulmuyor.Kitapta Kazangap'ın babası
zengin bir toprak ağası olduğu gerekçesiyle sürgüne yollanıyor,toprak ağası
olmadığı anlaşılınca da evine geri gönderiliyor.Ama ne yazık ki yolda
ölüyor.Peki bu adil midir? Bence hayır.Aynı zamanda kitapta Sovyetler
Birliği'nde esirlere vatan haini gibi davranıldığı söyleniyor.Bana kalırsa
savaşta normal bir asker esir olursa kendi hayatına kıymanın bir anlamı
yoktur.Esirlerden kazanılabilecek şey ya fidyedir ya da istihbarattır.Zaten
fidye ödenmezse o dönemin koşullarına göre büyük ihtimal o esirler
öldürülecektir yani kendi hayatına kıymanın mantıksızlığının birinci kanıtı
buradadır.İstihbarata gelecek olursak normal bir askere istihbarat verilmesini
de saçmadır.Kitapta bir öğretmen olan Abutalip savaşa katıldığında Almanlara
esir düşüyor ama buna rağmen kaçıp Yugoslav uyruklu partizanlarla düşmana karşı
mücadele veriyor hatta bu uğurda vuruluyor.Aldığı ödül ne mi oluyor? İşinden
atılıyor,sürgün ediliyor,hapise giriyor,hapiste ölüyor.Ayrıca günümüzde
konsolosluk ve diplomasi uluslararası hukuka göre belirli bir dokunulmazlığa ve
ayrıcalığa sahiptirler.Ancak bu şahısların sahip olduğu hakları kötüye
kullanmaları,insan haklarına karşı hareketlerde bulunmaları,uyuşturucu madde
veya insan ticareti yapmaları,casusluk faaliyetlerinde bulunmaları veya
devletin hukuk ve düzenlemelerini ihlal etmeleri gibi durumlarda bu
dokunulmazlıklar ve ayrıcalıklar hala geçerli midir? Bu sorunlarla ilgili
yeterli bilgi içermemeleri ve zamanın gerisinde kalan 1961 Viyana Diplomasi
İlişkileri Sözleşmesi ve 1963 Viyana Konsolosluk İlişkileri Sözleşmesi ile
düzenlenmiş bulunan uluslararası hukukun, kanun önünde eşitlik ve hukukun
üstünlüğü evrensel hukuk ilkeleri ile modern gelişmeler ışığında güncellenmesi
ve sonuç olarak hiç kimsenin hukukun üstünde olmaması gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder