16 Ocak 2015 Cuma

9. SINIFLARIN EVP KAPSAMINDAKİ KOMPOZİSYONLARI

ADEVİYE ÖZSOY


                        Herkes Adalete Güvenmelidir

     Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır.Adalet haklı ile haksızın ayırt edilmesinde yardımcı olduğu için hayatımızda büyük rol alır.Çünkü hayatımız boyunca haklı ve haksız olduğumuz durumlara düşeriz. Düşünürler eski çağlardan beri adalet kavramıyla ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adil olmaya ilişkin bölümler bulunur.Eski Yunanlı düşünür Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.

     18. yüzyılda Aydınlanma Çağı düşünürleri adalet kavramını daha dar biçimde tanımladılar. Onlara göre hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk adalet için yeterlidir. Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olmayabilir. Çünkü hukuk yasaların her durumda aynı biçimde uygulanmasını gerektirir. Oysa yargıç herhangi bir olayda yasayı uygularken, durumun özelliklerini de göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece genel bir nitelik taşıyan yasanın eksik yanları uygulamada giderilebilir ve adalete daha çok yaklaşılabilir.

     Herkes adalete güvenmelidir ve ondan yararlanmalıdır sözü bence çok doğru.Çünkü o zaman suçsuz adaletten faydalanır,suçlu ise hak ettiği cezayı çeker.Ve kimseye üstünlük tanınmamalıdır çünkü herkes eşittir.Adaleti sağlayanların gerçekten de adil olması gerekir.Adil olunmazsa adaletten söz etmek mümkün olmaz.Atatürk’ün de dediği gibi Her şey kanun yapmaktan ibaret değildir. Aksine her şey o kanunları uygulamak ve uygulattırmaktan ibarettir. Uygulayan, yerine getiren, daima karar verenden daha kuvvetlidir.
AHMET ALKIM ARICI
 
                      ADALETİN BAĞIMSIZLIĞI
 
  Ben  “ İstisnasız herkes adalete güvenmeli ve ondan yararlanmalıdır. Hiç kimseye üstünlük, ayrıcalık tanınmamalıdır” sözünü mantıklı buluyorum. Adalet önünde herkes eşittir. 
  Buna “Gün Olur Asra Bedel” kitabından örnek verebiliriz. Boranlı Yedigey, Kazangap`ı Ana Beyit Mezarlığına gömmek istiyordu ancak görevliler izin vermediler. Boranlı Yedigey ne kadar konuşsa da ona ayrıcalık tanımadılar.
  Bir hâkim suçlu akrabası olsa bile ona ayrıcalık tanıyamaz. Bunun nedeni adaletin önünde herkesin eşit olmasıdır.
  Bu konuda Mustafa Kemal Atatürk   Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz”  sözünü söylemiştir. Bu sözüyle adaletin bağımsız olması gerektiğini anlatmıştır.
    Mustafa Kemal Atatürk`ün diğer bir sözü ise “Devlet halinde teşkilatlanmış bir insan toplumu anayasasında, adalet kuvvetinin bağımsızlığının önemini açıklamaya gerek yoktur. Milletlerin yargı hakkı bağımsızlığının birinci şartıdır. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin devlet olarak varlığı kabul edilemez.” Bunun gibi adaletin bağımsızlığını anlatan birçok söz vardır.
   Bana göre herkese adalet önünde eşit davranılması gerekir. Bu sayede ülke çürümeye yüz tutmaz. Adalet zayıf ve masumları savunmalıdır. Başkalarını ayrıcalık tanımamalıdır.
   Adalet eşit olmasaydı güç sahibi kişiler zayıf olan halkı ezerlerdi. Bunun sonucunda ülke bir Distopya`ya ( Kara Ütopya `ya) dönerdi. Bu olay sonucunda ülkede kaos ortamı oluşurdu.
   Bu metinde eğer adalet bağsız olmasaydı ülkenin neler yasayabileceğini göstermek istedim. Ben bu sözden “ İstisnasız herkes adalete güvenmeli, ondan yararlanmalıdır. Hiç kimseye üstünlük, ayrıcalık tanınmamalıdır” bunları anladım.
 AHMETCAN PEKÇAKAR
                                               ADALET
Bir ülkede istinasız herkes adalete güvenmeli ondan yararlanmalı ve hiç kimseye ayrıcalık tanımlanmalıdır.            
“Adalet mülkün temelidir" , buradaki mülk devlet, millet, varlık ve dirlik demektir.  Adalet, var olmanın temel ilkesidir. Varlığımızı sürdürmek istiyorsak, adalete inanmak ve onu her kademede tartışmasız uygulamak mecburiyetindeyiz.
Adaletin tarafsız olması ve hiçbir yerden emir almaması yanında, güvenilir olması da gerekir. Hukuk; adaleti ve güveni sağlamaya çalışır. Bunu yaparken kişinin, düzenin, devletin yararları arasında bir denge bulmaya çalışılır.  Hukuk kuralları herkese eşit uzaklıkta, soyut ve objektif olmalıdır. Adamına göre kural olmaz. Hukukta eşitlik benzer durumda olanlar arasındaki eşitliktir. Hiçbir kural zengine farklı, fakire farklı hükümler taşımaz Herkes kanun karşısında eşit olmalı; siyasetin yargı üzerinde etkisinin olmaması ve yargının da siyaset üzerinde etkisinin olmaması gerekmektedir. 
 Bir ülkede adalet olan güven sarsıldığı takdirde o ülkede huzurdan, istikrardan, güvenden bahsetmek mümkün değildir. Eğer bir ülkede hukuk güveni yoksa zaten hiçbir güvenlikten söz edilemez, adalet bozulursa ülke kalkınamaz. Suç oranları artar. Böylelikle isteyen istediğini yapar. Ülkede kaos ortamı oluşur ve bu kaos ülkenin bağımsızlığını kaybetmesini  bile neden olabilir. Bağımsızlığını kaybeden ülke her şeyini kaybetmiş demektir. Aynı zamanda ülkenin hukuk gücü, ülkenin  gücünü de gösterir. Bu sebeplerden dolayı ne olursa olsun asla ama asla adaletten ödün vermemeliyiz.
Unutulmamalıdır ki, adalet bir gün herkese lazım olur. Gün gelir devran döner…
 
 
ALİ KEMAL ÖZTÜRK
 
          Adalet  bir sabah güneşin doğduğunda insanın  o anda  hissettiği mutluluk ,hissettiği neşe hissettiği  özgürlük,hissettiği rahatlık demektir.Adalet hayat demektir.
         Herkes adalete uymalı ve güvenmeli aksi halde kimse bu suçlu değil doğruyu söylüyor kimse bu suçlu yalan söylüyor diyemez. Deseler bile ortada adalet yok .Bu yüzden  adalet olmazsa can güvenliği olmaz, adalet olmazsa özgürlük olmaz ,adalet olmazsa eşitlik olmaz ,adalet olmazsa rahatlık olmaz,adalet olmazsa ...Adalet demek sadece suçluların cezalandırılıp  hapishaneye girmesi değil . Adalet insanın hak ettiği gibi yaşaması demek.Adalet insanın hak ettiği gibi ilgi görülüp hak ettiği gibi davranılması demek.Adalet insanın hak ettiği şeylere sahip olması demek.Adalet insanın hayatta en çok güvendiği bir yol bir lider bir mucize demek.Adalet insanın ...Adalet  öyle bir şeydir ki onu kimse yok sayamaz.Adalet hayatın yapı taşıdır .Adalet  o kadar önemlidir ki insanlar hayatında adalet olmadan bir eksiklik hisseder.İnsanlar o eksikliği hissettiği an bir arayış peşinde olur.insanlar bu yüzden kendi adaletini arar ve oluşturur .Adalet bir mahkeme bürosu ile sınırlı d/eğildir .Adalet tüm evrende vardır .öyledir ki adalet hayatın ,zamanın, evrenin sonuna kadar olacak ve yaşayacak bir doğruluk ve gerçeklik simgesidir .Bu yüzden herkes adalete güvenir  ve de ondan yararlanır .Adalete güvenmeyen ve ondan yararlanmayan biri olsa bile hayatında öyle bir zaman gelir ve oda zorunlu olarak adalete güvenir ve ondan yararlanır .Bazı insanlar olur hatta adaletin belli yollarla değişip  kendi istek ve arzularına göre değişip tekrardan şekillenebileceğini zanneder.Fakat  adalet  bir savaşta kullanılan kılıç gibidir.Çünkü kılıç doğru olan şey için kim olduğu önemsiz yeter ki doğru olan adil olan şey kazansın diye  haksız ve yanlış olan her şeyi keser.Adalette öyledir.Adalet her kim olursa olsun her şey adil ve doğru olana kadar savaşır.Böylece o kendi istek ve arzularına göre adaletin değişeceğini düşünen insanlar hayal kırıklığına uğrar.
          Bu yüzden adalete  bütün insanların hatta kendi istek ve arzusu olsun diye adaleti yenebileceğini sanan insanlar  bile hatta adalete ihtiyaç yok diyen insanlar bile istisnasız adalete güvenmeli ,ondan yararlanmalı  ve de hiç kimse kendi gücünden dolayı kendisine üstünlük , ayrıcalık tanınacağı sanılmamalıdır.Çünkü adalet  demirden bir kılıçtır.Kimse onun karşısında duramaz.
 
 
 
ALİ TOPRAK TUĞTEKİN


                                                             Adalet ve Güvenme
     İstisnasız herkes adalete güvenmeli ondan yararlanmalıdır. Hiç kimseye üstünlük, ayrılmalık tanınmamalıdır. Abu talip’in tutuklanması bu konu hakkında güzel bir örnek bence.  Aputalip ailesinin geleceğini düşünerek geçmişte yaşadığı şeyleri ailesi için yazıyormuş. Bu yaşadıkları genelde savaş hakkındaki şeylerdir Abutalip bir coğrafya öğretmeni olup karısı bir anaokulu öğretmenidir. Abutalip zamanında geçmişde yani Almanların esiri olmuş ve verilen Emire göre esir düşen herkes en iyi şekilde intihar etmek zorundadır. Fakat Abutalip bunu yapmamıştır ve oradan bir yere sürgün edilerek bir şekilde ülkesine dönüp devam etmiştir öğretmenliğe. Ve coğrafya dersindeyken bir gün bir yerleri gösterirken o olayları anlatmış ve bir öğrenci siz suçlusunuz intihar etmeniz gerekirdi demiş. Ve onu oradan sürmüşler. O da dolaşa dolaşa Sarı-Bozkır a gelmiş. Orda yaşamayı öğrenmiş başlarda kalıcı olmadığı sanınırken kalıcı olduğu anlaşılmış bir gün yedigey yoldan geçerken akşam nöbetinden sonra o nu görmüş ve ondan sonra ne yaptığını sormuş. Öğrenmiş ki ailesi için hayatında neler yaşadığını yazıyormuş. Bir gün bir müfettiş gelmiş tren istasyonuna ve onun yazdığı şeyler hakkında bilgi toplamış ve o müfettişin onu polislere şikâyet ettiği düşünülmüş daha sonra üç kişi Abutalipi almak için tren istasyonuna gelmişler ve yedigeyi sorguya çekmişler sorgudan daha sonra Abutalipi alıp gitmişler. Ailesi çok ağlamış ve ama ellerinden bir şey gelmemiş  ağlamış tüm istasyon fakat Abutalip gitmiş..                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    
ALİ YAZ
              Çifte Standartlar
 
Adalet bana kalırsa çok göreceli bir kavram.Bugün Arap ülkeleriyle Batı Avrupa ve Kuzey Avrupa ülkelerindeki adalet sistemlerini karşılaştırırsak bunun ne kadar göreceli olduğunu anlarız.Çünkü herkesin adaletten anladığı şey farklıdır.Ayrıca her zaman adalet yerini bulmuyor.Kitapta Kazangap'ın babası zengin bir toprak ağası olduğu gerekçesiyle sürgüne yollanıyor,toprak ağası olmadığı anlaşılınca da evine geri gönderiliyor.Ama ne yazık ki yolda ölüyor.Peki bu adil midir? Bence hayır.Aynı zamanda kitapta Sovyetler Birliği'nde esirlere vatan haini gibi davranıldığı söyleniyor.Bana kalırsa savaşta normal bir asker esir olursa kendi hayatına kıymanın bir anlamı yoktur.Esirlerden kazanılabilecek şey ya fidyedir ya da istihbarattır.Zaten fidye ödenmezse o dönemin koşullarına göre büyük ihtimal o esirler öldürülecektir yani kendi hayatına kıymanın mantıksızlığının birinci kanıtı buradadır.İstihbarata gelecek olursak normal bir askere istihbarat verilmesini de saçmadır.Kitapta bir öğretmen olan Abutalip savaşa katıldığında Almanlara esir düşüyor ama buna rağmen kaçıp Yugoslav uyruklu partizanlarla düşmana karşı mücadele veriyor hatta bu uğurda vuruluyor.Aldığı ödül ne mi oluyor? İşinden atılıyor,sürgün ediliyor,hapise giriyor,hapiste ölüyor.Ayrıca günümüzde konsolosluk ve diplomasi uluslararası hukuka göre belirli bir dokunulmazlığa ve ayrıcalığa sahiptirler.Ancak bu şahısların sahip olduğu hakları kötüye kullanmaları,insan haklarına karşı hareketlerde bulunmaları,uyuşturucu madde veya insan ticareti yapmaları,casusluk faaliyetlerinde bulunmaları veya devletin hukuk ve düzenlemelerini ihlal etmeleri gibi durumlarda bu dokunulmazlıklar ve ayrıcalıklar hala geçerli midir? Bu sorunlarla ilgili yeterli bilgi içermemeleri ve zamanın gerisinde kalan 1961 Viyana Diplomasi İlişkileri Sözleşmesi ve 1963 Viyana Konsolosluk İlişkileri Sözleşmesi ile düzenlenmiş bulunan uluslararası hukukun, kanun önünde eşitlik ve hukukun üstünlüğü evrensel hukuk ilkeleri ile modern gelişmeler ışığında güncellenmesi ve sonuç olarak hiç kimsenin hukukun üstünde olmaması gerekmektedir.
 



 
 
 
 
                                   




 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder