15 Eylül 2016 Perşembe

ESİNTİLER

GÜL ŞENİZ YÜKSEL
9-E



Nasıl Olsa Geri Dönüyorum

        Bugün fark ettiğim, kendim hakkındaki bir gerçekten bahsedeceğim. Kaçmak!  Evet ilginç ama kaçmak.
       Öğleden sonra yolda yürürken yanımda arkadaşım bir şeyler anlatıyordu. Kendimi kırmızımsı renkler saçan güneşin merhametine bırakmıştım. Rüzgar kulaklarımı üşütse de bana iyi davranıyordu. Ağaçların dallarında savrulan yapraklarının mis kokusu adeta hayattan koparmıştı beni. Ardından “ Dimi Şeniz?” diye bir ses geldi.”Hı?” diyebildim. “Ama sen beni hiç dinlemiyorsun!” demişti arkadaşım. Aslında yanlıştı o hiçbir zaman doğanın anlattıklarını duymamıştı…
       Belki de farklı bir şeydi içimdeki. Bırakıp gitmek istiyordum her şeyi. Herkesin duyduğunu değil de kimsenin duyamadığını duymak heyecanlandırıyordu beni. Tabii bunu anlamak zordu, anlatmaksa işkenceydi.
       Size de oluyor mu bilmem? Bu kaçma istediği?  Kaçmak dediğim çok uzaklara kaçmak değil yanlış anlamayın. En kolayından size bir örnek, yarın iki sınavım var, ikisine de çalışmadım ve bu yazıyı yazmayı tercih ediyorum. Evet yine kaçıyorum…
       Kolumdan tutanlara ise sinir olurum . İzin verin arada, nasıl olsa geri dönüyorum.

 
 











                                                                                              














                                                                                              

EVP KOMPOZISYON





AD SOYAD:Beyza İlayda Önder
SINIF:9/E
NO:138
KONU:Dünyadan bütünüyle soyutlanan insanlar ancak hayalleriyle yaşayabilir.

TEK DAYANAK
            Rüzgar esiyor. Kuşların arada sırada gelen cıvıltıları ile dinleniyor kulaklarım. Arkadan yaprakların usulca birbirine çarpışının sesi geliyor. Hafif bir uyku bastırmaya başlıyor. Gözlerimin kapakları giderek ağırlaşıyor. Gözlerimi kapatıyorum ve uykuya dalıyorum.
            Açıyorum gözlerimi. Bir umutla etrafıma bakıyorum. Kimse yok. Gerçi ben artık bırakın bir dost var mı diye bakmayı bir insan var mı diye bakınır oldum. Yine yalnızım. Yanımda olan tek bir şey var. O da hayallerim.
            Bana hayal nedir diye sorsanız size “Üzerinizde duran şemsiyedir.” derim. Çünkü o sizi korur; yağmurdan, güneşten, rüzgardan… Beni koruyan tek şey de hayallerimdi işte. Tutunabildiğim bir onlardı.
            Etrafınızdaki bütün insanlarca yanında istenilmemek, toplumdan soyutlanmak nasıl bir duygu siz bilir misiniz? Herkesten tekrar tekrar tekme yemek? İnsanların sizi istememesi çok ağır. Bu yükle yaşamak ise çok daha zor.
            İnsan yaşamak için hiçbir sebebi kalmamış gibi hissediyor. Tam vazgeçecekken hayallere tutunuyor. Onlar yaşamak için bir sebep veriyor size.
            Bir karahindiba çiçeğini düşünün. İşte biz onlar gibiyiz. Diğer insanlar üflüyor üzerimize ve bizi güzel yapan o bembeyaz yapraklarımız rüzgarda savrulan bir toz misali kaybolup gidiyor. Sadece sapı ile çırılçıplak kalıyor. Tam o sırada hayallerinize tutunmalısın ki yeniden var olabilesin, yeniden beyaza bürünebilesin.
            Hayaller bizi savuran rüzgarı durdurur. Bize yeniden başlama, yeniden mutlu olma fırsatı verir. Hayallerinize sıkıca tutunun. Çünkü ne kadar gerçekleşememe ihtimalleri olsa da sırtınızı yaslayabileceğiniz, tutunabileceğiniz bir tek onlar var.


EVP KOMPOZİSYON





AD SOYAD: Dilara Gülbağlar
SINIF: 9-E
NO: 9
KONU:Dünyadan bütünüyle soyutlanan insanlar ancak hayalleriyle yaşayabilir.

Soyutlanırken Somutlaşanlardanız

Hayal kurmayı biliyorsanız hayaller size verilmiş en büyük hediyelerdir. Fakat yalnızsanız, yanınızda bir şeyler paylaşacak kimse yoksa hayalleriniz daha çok bir yaşam biçimine dönüşür. Genelde böyle insanlar zihinsel yalnızlık değil, psikolojik yalnızlık çekerler. Çünkü zihinlerinde her zaman bir şeyler vardır. Hayallerinden (!) bahsediyorum tabii ki.

Bazen yaşama tutunabilmek için ufacık bir yalan bile yeterli olabilir. Kalp de aldanır beyin de. Hayaller bu yüzden önemlidir işte! Çünkü bu hayal dünyasında yaşıyor dediğimiz insanlar kalplerini ve beyinlerini aldatabilmeyi başarmış olan insanlardır.

Kalplerini ve beyinlerini aldatabilenlerle aldatamayanlar arasındaki en büyük fark baktıkları açıdır. Yalnızlaştıkça, hayallerinin gerçekliğe yakınlığı azalır ve yavaş yavaş aradaki bağlantı kopar. Sonra bir bakarsınız farklı bir boyuta geçiş yapmışlar, siz M'den bahsediyorken onlar W'dan bahsediyor size. Ters olan M'den, evet. Belki de bizim düz sandığımız M, onların baktığı yerden ters görünüyordur. Buna kim karar verebilir? Böyle düşünürsek buna hayal dünyasında ya da hayallerle yaşamak diyebileceğimizden emin değilim… Kime göre, neye göre hayal?  Bu insanların gerçekliklerine hayal demeye hakkımız olduğunu sanmıyorum. Yaşadığımız hayatın gerçek olduğunu kanıtlayabilir miyiz ki onlarınkine hayal diyebilelim?

Kimseye bir şeyin hayal olduğunu kanıtlayamayız ve kimse de bize yaşadığımız hayatın gerçek olduğunu kanıtlayamaz. Bu yüzden dünyadan bütünüyle soyutlanan insanların ancak hayalleriyle yaşayabileceğine inanmıyorum. Bizim hayal dediğimiz şeyler onların gerçeğidir sonuçta.