AV VE AVCI
Hayatta birçok
olumsuzluk yaşadığımız ve kötü geçirdiğimiz günler olur. Bazı insanlar bu acılara
boyun eğmek zorunda kalır, bazı insanlar ise tam tersine bir etki yaratır, acı
sayesinde daha güçlenir.
Bu durum aslında
kulağa çok korkunç geliyor olabilir ama bana göre bu durum tamamen mürahik’i
anlatıyor. Hayatta hastalığından dolayı çok zaman kaybetmiş, genç yaşta büyümek
zorunda kalmış ama yinede direnmiş ve zorluklarla olsa da hayatına devam etmiştir.
Hayat nasıl deli doluysa, nasıl yalan dünyaysa mürahik’te hayatını yaşayamadığından
dolayı hâla çocuk ve utangaç kalmış. Zavallı mürahik acılara dayana adayana
güçlenmiştir ama tabi her başlangıcın bir sonu da vardır. Ara sıra insanlar bu acılara
dayanamaz ve kaybederler. Mürahik bu savaşı kaybetmemişti ama çok acılar
çekmişti bu durumda mürahik ‘in güçlenmesini sağlamıştır.
Bana göre bu
durum av ve avcı terimini ifade ediyor. Düşünün, ara sıra avcı avını
yakalamayabilir, bu durumda av daha hızlı koştuğu için yakalanmamıştır ve daha
güçlenmiştir ama bazı durumlarda ise av yenik düşmüştür ve avlanmıştır. ben bu
durumu mürahik’e benzetiyorum, ikinci durumda avcı, yani hastalık mürahik’i
avlamıştır ama birinci durumda ise murahik artık tecrübe sahibi olmuştur ve
kurtulmuştur. Sizde ister av , ister avcı olun ama yeter ki inancınız bol olsun
.
CAN MANAP
HER ACI ÖLÜM
DEMEK DEĞİL
Öldürmeyen acılar bizi her geçen gün daha
da güçlendirir.Acılar bizleri aslında ayakta tutar.Her acı güç, kuvvet, direnç
demektir.
Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
adlı eserinde bu söz çok yumuşak bir dil
ile anlatılmıştır. Kitapta fakir ve dizinden rahatsız olan bir gencin,
kendisinden dört yaş büyük bir kıza aşık olması, beraberliğe dönüşmeyen bu
aşkın getirdiği sıkıntı ve heyecandan dolayı rahatsızlığının giderek arttığını
öğrenir ve ameliyat olması gerekir.Ama genç için ölmek bu acıyı yaşamakan daha
kolaydır ama o kendisini öldürmeyen bu acı sayesinde güçlü durmayı
öğrenmiştir.Genç bu durumu annesinden saklar ve başka bir doktora gider.Bu
doktor ona açık temiz havada dinlenmesini ister.Genç akrabası olan Paşa’nın
evine Erenköy’e gider. Paşa’nın kızı olan Nüzhet’le arasında duygusal bir bağ
oluşur.Aralarındaki engel ise Nüzhet’e Ragıp doktor talip olur. Bu talibi gençten
saklarlar. İlerleyen zamanlarda gence bu talibi söyler ve gencin fikrini alır.
Genç aralarında yaş farkı olduğunu söyler. Gencin yaş farkına değinerek olumsuz
şeyler açıklaması Nüzhet’in annesini kızdırır. Hasta genç ile aralarındaki
yakınlaşmayı önlemek için kızına; mikrop kapabileceğini uzak durması
gerektiğini söyler.Bu konuşmayı duyan genç kırılır. Genç yinede dimdik
ayaktadır. Aradan yıllar geçer ve genç bacağının kurtulabileceğini öğrenir.
Ameliyat olur ve bacağı kurtulur. Nüzhet’ten bir kart alır. Kartta Paşa’nın
hasta olduğu, öleceği ve Paşa’nın genci görmek istediği yazmaktadır. Genç aynı
zamanda Nüzhet’in Ragıp doktor ile yakın zamanda evleneceğini duyar ve buna
üzülür. Genç Mithat doktor ve arkadaşları tarafından taburcu edilir.Genç
doğruca Paşa’ya gider.
Sonuç olarak
her insan acı çeker ama bu acılar onun ölmesine veya intihar etmesine sebep
değildir ki…
EMRECAN ÇETİN
ÖLDÜRMEYEN ACI GÜÇLENDİRİR
Eski bir söz vardır bilirmisiniz "öldürmeyen acı
güçlendirir"ben eskiden bu lafı pek fazla duymazdım ama bu aralar baya
fazla duyuyorum.
İnsanlar ölümlü varlıklardır.Herkes üzülebilir,kırılabilir,kızabilir
sonuçta insan insandır. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız sizi kırabilir veya
üzebilir.Ufak üzüntüler sizi hayattan koparmamalı,hayata küstürmemeli,insanlara
küstürmemelidir.Çekilen acı kişligimize,ruhumuza,bedenimize etki
etmelidir.Çektigimiz acının sebebi olan problemin nasıl çözülecegini
araştırmalıyız.Çözüm yollarını bulmalıyız.Problemi çözme yolundan atacagımız
her adım bizi daha güçlü kılar.Her cekılen acı hayatta karşılaşabilecegimiz
diger acılara katlanma gücümüzü arttıracaktır. santranç oyunu insanı nasıl çok
yönlü düşünmeye sevk ederse aynı şekilde bir problemi çözmedeki becerimiz ve
başarımız bizi daha büyük sorunlara hazır hale getirecek ve bize daha güçlü
kılar.Hayatta ölümden başka herşeye çare vardır.Yaşayacagımız şeyin ucunda ölüm
olmadıkca hayatta herşeyin üstesinden geliriz.yeterki nefes alalım.insan
yaşadıgı olaylardan ders cıkartabilmelidir.mesele yakın arkadaşınız sizi üzdü
kırdı kızdırdı ama siz onu gerçekten kendinize yakın olarak görüyorsunuz
üzülmeyin degmezmiş deyin geçin.
İnsan
dedigin yaşadıgı sürece her olaydan ders cıkarabilmeli yaptıgı hatalardan
üpişmanlık duymalı veya gurur duymalı.
ESAT CAN ŞAHİN
Öldürmeyen acı güçlendirir. Bunu kitaptaki yazardan kolaylıkla
anlayabilmekteyiz. Bu kitapla ilgili olarak öğreneceğimiz ve yapmamız gereken
iş hiçbir zaman pes etmemektir. Bunu kitap bize çok iyi açıklayabilmektedir. Bu
kitapla birlikte pes etmeme ve ne pahasına olursa olsun hayata devam etme gibi
kavramları daha iyi pekişiyor. Hayata ne pahası olursa olsun iyi yaklaşmayı
amaçlıyor.
Bu kitapla birlikte hayattaki birçok
engele karşı dik durma kavramı iyice öğreniliyor. Hayattaki birçok engele karşı
dik durmağı çok iyi anlatan bir eser. Yazar yani hasta çocuk o kadar çektiği
acılara rağmen pes etmiyor ve güçleniyor bu da ne olursa olsun hayattaki
hedeflerden vazgeçmemeyi ne kadar acı çeksek de hedefimizden ayrılmamayı
öğretiyor. Bir insan hayatında kötü bir olay geçirip hayattan vazgeçerse bu
ilkeye aykırı olur. Bu söz aslında hayatın devam edebilmesi için önemli bir
sözdür. Bu söz kitapta çok iyi anlatılmıştır. Kitaptaki hasta gencin çektiği
acılara rağmen dik durması ve hayata devam edebilmesi gerçekten bu sözle iç
içedir. Gerçekten bu kitap bu sözle iç içe yazılmıştır. Hasta genç bu olayı
gerçekten çok iyi kitapta anlatmıştır. Kitap için kısacası olaylar bu söz
üzerine kurulmuş diyebiliriz.
Yani bu sözle birlikte hayatta çektiğimiz
acılar ve engeller bizi yolumuzdan etmemeli aksine güçlendirmelidir. Yani
hayatta bir şeyler yanlış gitti diye hayattan vazgeçmeye gerek yok kitapta da
olduğu gibi hayat devam ediyor. Çektiğimiz acılar ise bizi güçlendiriyor.
MERVE ÇAĞATAY
Öldürmeyen
acı güçlendirir çünkü bir insan ne kadar acı çekerse çeksin o acı onu ileri
süreçlerde güçlendirecektir. İnsanı asıl
güçlü kılan sabırdır. İnsan acıya sabrettiği sürece güçlüdür. Dolayısıyla acı
sâdece bir araçtır. İnsana güç veren
zaten yaşadığı acılardır. Bunun sayesinde daha fazla moral alırlar.
Nietzsche `Öldürmeyen
acı güçlendirir` diyerek acının insanı güçlendirebileceğini dile getirmiştir.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu kitabında da bu konu geçtiği gibi insanları hayatta
yaşadığı olaylar,acılar onları dirençli tutar acı onları güçlendirir. Bana
görede bu laf doğru bir laftır.
Örneğin; bir
insan düşünün çok acı çekiyor ama pes etmiyor bu iş sonucunda o insan bu
olaylara güçlü çıkıp yenilmezse acı onu güçlendirir yani onu üzsede öldürmeyen
acı güçlendirir. Birçok bilim adamıda bu sözü destekliyordur ve doğru
olduğundan yanadır.
Son olarakta
yaşadığımız olaylar sonucu güçlü kalmalıyız çünkü öldürmeyen acı bizi
güçlendirir.
SEDEF ER
ÖLDÜRMEYEN ACI GÜÇLENDİRİR
İnsanlar yaşadıkları hayatta çok büyük sorunlarla
karşılaşabilir ve bunları atlatabilmek için üzerinden zaman geçmesi
gerekir.İnsanların hayattaki o acıların üstesinden gelmeli ki hayata sımsıkı
tutulup devam edebilsinler.Hayatlarında herşey iyi giderken bir yanlış kararla
tüm hayatları altüst olabilir.Bunları atlatmak için elinden ne geliyorsa
yapmalı ama ne kadar atlatmış görünsede içinde ona ait izler yaşıyordur. insan aldığı
darbelerden sonra edindiği tecrübelerden
dahada güçleniyor.O an yaşadığmız şey çok ağır gibi geliyor ama bir
zaman sonra anlıyoruzki aslında o çok büyük yük dediğimiz sorumluluk bizi en
iyi kılmak için çıkmış karşımıza.
Kitaptada
aynen böyle oluyor.Yazarın küçüklüğünden beri çektiği hastalığı vardır.Bu
hastalığı yüzünden hastanelerden tiksiniyor.Hastaneyi koğuşa
benzetiyordu.Kitapta yazar tek bacağından acı çeken ve ümitleri peşinde rüyalar
aleminde koşan birisidir.Yazarın ağrıları gün geçtikçe artar ve fakülteye
yatırırlar oradaki operatör bacağının kesilmesini ister.Buna razı olmayan yazar
çok direnir.Operatör bu durumda ona 3 ay hastanede kalmasını söyler ve yazar
dokuzuncu hariciyesi koğuşuna yatırılır.Ameliyatı bitince 7.pansumanında
bacağının kurtulduğunu ancak yere basacağını söyler doktor.
Hayata
her zaman gülerek bakmalıyız küçük bir olayda bırakıp gitmemeliyiz ona sıkıca
sarılmalıyız ve bu sayede daha çok ilerler güç buluruz kendimizde sonunda bu
hayatta hiçbir şeyin altından kalkınmayacağını düşünmemeliyiz çünkü öldürmeyen
acı güçlendirir insan hırslanır ve kendinde güç bulur.Sadece bizi o moral
bozukluğundan kurtaracak küçücük bir şey lazım gerisi gelecek ve insan dahada
güçlenecek.
SILA ÇİLOĞLU
ACININ VERDİĞİ GÜÇ
Yeryüzünde acı çekmeyen bir canlı var mıdır acaba? Sanmıyorum her canlı
kendi yaşadığı ortama göre acısını hafif ya da kuvvetli yapar. Önemli olan
yaşanılan acı olaylardan ders çıkarmaktır. Eğer ders çıkaramazsak daha önce
yaşadığımız ızdırabın belki daha büyüğünü yaşayacağız demektir.
Acı, yaşamın bir parçasıdır. Küçükken yere düştüğümüzde, hastalandığımızda,
sevdiğimiz bir şeyi kaybettiğimizde kısacası hayatın her evresinde acıyı da
beraberinde yaşarız. Ama hafif, ama ağır. Acının derecesi ne olursa olsun
önemli olan aynı acıyı mümkünse yaşamamak ya da daha hafif atlatabilmek
gerekir. Yaşam ancak o zaman anlam kazanır.
Acının her insanda farklı bir tesiri vardır. Kiminde güçlendiren,
olgunlaştıran acı, kiminde içine kapanık, güvensiz yapar. Biz
tabi ki ilk söyleneni gerçekleştirmeye çalışmalıyız, ancak hayatımız o zaman
anlam kazanır. Acının bize vereceği gücü düşünerek hayatımızı karartmayalım.
Acılar hayatın heykeltıraşlarıdır. Çekiç darbeler, nasıl ki kayayı
yontarsa, acılar da insanı yontar ve mükemmelleştirir. Unutmayalım ki her
acının sonunda muhakkak bir mutluluk
vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder