Ata MERTOL
birinin engellenmeden ya
da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, yapabilmesi ve hareket edebilmesi
durumudur.
Felsefede, determinizm karşıtı özgür irade fikrini içerir.Politikada
özgürlük, hükümet baskısından bağımsızlıktır.
Çoğunlukla hakların diliyle ifade edilen özgürlükkişinin diğer bireylerin
haklarına saygı duyduğu sürece dilediği şekilde davranmasını, kimse tarafından
zorla engellenmemesi ya da durdurulmamasını belirtir. Özgürlük üstüne
yazılan tarihsel kitaplar arasında John Stuart Mill'in 1859 yılından
basılan Özgürlük Üstüneisimli denemesi bulunmaktadır.Mill,Hürriyet Üstüne adlı çalışmasında
çoğunluk adı altında, azınlıkta kalan düşüncelerin bastırılmaya çalışılmasından
duyduğu kaygıyı dillendirmekte ve mutlak müdahalesizlik anlayışını ortaya
koymaktadır.20. yüzyılın filozoflarından Isaiah Berlin İki Özgürlük adlı eserinde özgürlüğün
birbirine zıt yorumları olarak iki bakış açısı arasındaki farklılıkları
anlatır, bunlar negatif özgürlük ve pozitif özgürlüktür.
Deniz ÖZGÜZEL
AŞK VE GÖSTERİ..
Aşk
bir gösteri midir? Sorusu çok yönlüdür aslında. Kimilerine göre sahnelenen bir
gösteriyken kimilerine göre yaşanan destan.
Aşk insanların içinde yaşadığı sevgi
coşkusudur. Gün geçirmek için yaşanılan sevgi parçasının adı aşk değil sadece
gösteridir. Çocuklara sorduğumuzda ise aşk kavramı nesneye bürünmüş olabilir.
Belki de kimileri çikolataya, oyuncağına, öğretmenine veya içlerinde
büyüttükleri kişilere aşık. Anlatmak istediğim aşk herkes için
görecelidir. Aşk sözcüğü, kısa olduğu kadar acı ve mutluluk veren bir sözcüktür. Bu
kadar kısa olupta söylendiği anda, okunduğu anda veya duyulduğu anda insanın
dikkatini çekerek, insanın içerisinde birşeyler kıpırdatan bilen başka birşey
varmı ? Bu kadar kısa olupta uğruna
ölünen, sizi öldüren, insanı yemekten içmekten kesen veya insanı deli eden bir
sözcük var mı ? Eğer aşk kelimesi normal bir sözcük olsaydı, yaşanan
gerçeklikleri anlatmasaydı bizi bu kadar ilgilendiren bir şey olur muydu ?
Aşk insana
kendini anlama yetkisini verir. Ünlü bir düşünür ve yazar; mario levi derki ; "Aşkın en inandırıcı halleri kendinden geçme
halleri galiba. İçinizde, çok derinlerinizde, adını bile koyamadığınız bir
şeyler sarsılmaktadır. Hasarları büyük bir deprem... Sarsıntıyı yaşamayı
bilenler için tabii, göze alabilenler için...
Çünkü herkes âşık
olma becerisine sahip değildir. İşin içine 'hastalıklı' bir takıntı da
karışıyor mu? Birçok insan bunun mümkün olduğunu söylüyor.
İdil MELEK
Doğa
Bir Tapınak Değil İnsanların Çalıştığı Bir Atölyedir
Doğa bir tapınak değildir. Tapınak; ibadethane veya mabet anlamında yüce bir varlığa
tapınılan ve bazı dini ritüellerin gerçekleştirildiği kutsal yapıdan
ibarettir. Oysa doğa yeryüzü,
gökyüzü, bütün evren ve
etrafımızı sarıp sarmalayan bu güzellik tamamıyla bir bütündür. Biz
insanlar doğada yaşamımızı sürdürebilmek için buranın gerçekten bir atölye gibi
olduğunu düşünebiliriz.
Canlılar için yaratılmış doğayı, bu güzelliği görebilmek
bunu hissedebilmek muhteşem bir duygudur. Doğa bir tapınak değildir. Eğer doğa
bir tapınak olsaydı; hiç kimse çalışmaz sadece ve sadece ibadet eder ve dininin
gerektirdiği ibadetlerini ya da ritüellerini gerçekleştirirdi. Fakat insanlar
sadece bunu yaparak hayatta kalmasının olanağı olmadığını da fark edebilirdi. Doğa da her canlı için
bir görev vardır. Biz insanlar da doğada yaşayabilmek ve hayata tutunabilmek için çalışmak zorundayız.
Eğer burayı bir
atölye olarak düşünürsek çalışmak ve kazanmanın birlikte bir bütün olduğunu da
fark edebiliriz. Bunun anlam ve önemini kavrayabiliriz. Çalışarak ve kazanarak
hayatımızı sürdürebiliriz. Mesela;
eğer bir tarlamız varsa bu tarlaya ürün ekeriz ve hasat zamanı
geldiğin de ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek kadar ürünü hasat edebiliriz. Yine
çalışırız ve yine kazanırız.
Doğa da hayatımızı
sürdürebilmek için tıpkı bir atölye de çalışırcasına üretmeli, çalışmalı katkıda ve yardımda
bulunmalıyız. Yaşadığımız bu muhteşem
doğanın bu uçsuz bucaksız evrenin kıymetini ve güzelliğini bilelim. Çalışalım
ve üretelim.
İbrahim CAMGÖZ
ÖZGÜRLÜK SADECE SİYASİ VE FELSEFİ BİR KAVRAM DEĞİLDİR AYNI ZAMANDA
BİR VAROLUŞSAL HAL BİR DUYUŞTUR.
Özgürlük demek her anlamda olan bir kavramdır . İnsanların sadece bir konuda özgür olması beklenemez.
Özgürlük seviyesi yüksek olan ülkeler gelişmiş ülkelerdir tabi ki kurallar çerçevesinde özgürlük deyince akla serbest olma , dokunulmazlık , hür kavramları gelir.
Ülkemizde özgürlük kısıtlıdır . Siyasette bile karşıt taraf düşüncelerini korkudan aktaramayabilir.
Halbuki özgür olsak tarafsızlığımızı daha iyi ortaya koyabiliriz .
özgürlük insanlara doğuştan verilen bir haktır insan bunu zaten hisseder ve yaşar. Özgürlüklerini yitirmiş insan sadece bir köledir .
Özgürlük demek her anlamda olan bir kavramdır . İnsanların sadece bir konuda özgür olması beklenemez.
Özgürlük seviyesi yüksek olan ülkeler gelişmiş ülkelerdir tabi ki kurallar çerçevesinde özgürlük deyince akla serbest olma , dokunulmazlık , hür kavramları gelir.
Ülkemizde özgürlük kısıtlıdır . Siyasette bile karşıt taraf düşüncelerini korkudan aktaramayabilir.
Halbuki özgür olsak tarafsızlığımızı daha iyi ortaya koyabiliriz .
özgürlük insanlara doğuştan verilen bir haktır insan bunu zaten hisseder ve yaşar. Özgürlüklerini yitirmiş insan sadece bir köledir .
Mustafa ŞAN
Özgürlük felsefi bir kavram değildir.
Felsefe her konuyu sorgular.Ama özgürlüğün sorgulanacak bir
yanı yoktur Her insan kendi ayakları üzerinde durmayı yani özgür olmayı
ister.Özgür olan insan özgür düşünür ve yargılar.Felsefeyi de
sorgulayabilir.Ama felsefe özgürlüğü sorgulayamaz.Bunun en büyük kanıtı eski
düşünürlerin özgürce düşünmesi sonucu felsefeyi çıkartmalarıdır.Dikkat edersek
filozofların hiç biri özgürlüğü yargılamamıştır.Sonuçta özgürlük olmazsa
felsefe de olmaz.Bunu onlar da fark etmiştir.Dünyada şuan bile birçok kan
özgürlük için dökülüyor.felsefede sorgularken karşı gelen bir düşünce kabul
edilmez.Ama özgürlüğün böyle bir şansı yoktur.Çünkü her insan özgür
olmayı,başkalarından emir almamayı ve kendi kararlarını vermeyi ister.Felsefe
bunu sorgulamaz.Neden diye araştırmaz.Bu yüzden özgürlük felsefi bir kavram değildir.
Alara AŞÇI
ÖZGÜRLÜK
Özgürlük öncelikle kişiden kişiye
değişen bir kavram olmakla beraber , günümüzde başka taraflara çekilse dahi
kimi zaman özgürlüklerimizin kısıtlanmış olduğunu fark ederiz. Bana göre belli
kurallar çerçevesinde insanlar istediği şeyleri yapabilmelidir.
Ne zaman kendimi
düşüncelerime bıraksam, gözlerimi kapatıp, kendimi hayallerimde yarattığım
dünya da bulurum. Bu dünyada o kadar rahat ve mutluyumdur ki imkanı olsa asla
terk etmezdim. Beni en çok üzense, gözlerimi açtığım da tüm bunların saçma bir
hayal gücü olduğunu anlamamış olmamdır. Aynı durum düşüncelerim içinde geçerli.
Her insanın sevdiği ve uygulamaktan mutluluk duyacağı düşünceleri vardır. Ancak
bunları gerçekleştirmeye genellikle gücümüz yetmez. Özgür müyüz ki
gerçekleştirebilelim ! Bazen kendime şu soruyu yöneltiyorum : Biz insanlar
ne kadar özgürüz ? Ancak kendime verdiğim yanıt her seferinde içimi karanlık
bir korkuyla dolduruyor. Nedeni şüphesiz yaşamın bize getirdiği standartlar.
Dünya da her canlı gibi sadece tek bir yaşama sahip olan biz insanlar, akıp
giden zaman içerisinde silinip gidiyoruz. Yaratılıştan bu yana o kadar çok
değişim yaşandı ki, artık bunları fark edemeyecek kadar duyarsız bir hale
büründük. Biz insanlarda bu değişime ayak ayak uydurmaktan geri kalmıyoruz
tabi. Günümüz insanının başlıca işlevi çalışmak, çalışmak, çalışmak...
Çocukluğunuzda düşündüğünüz o hayallere ne oldu ? Gençliğinizde düşündüğünüz
mesleği ne kadarınız icra ediyor ? Günümüzün olmazsa olmazı para ! Gelir
denilen canavar bazen insanın içindeki en mutlu hayallerini silip süpürüyor.
Özgür düşünce ortamı diyoruz. Acaba gerçekten düşünme yetimiz hala yerinde mi
bilemiyorum. Toplumun doğruları üzerine kurulmuş bir yaşantımız, irademize
engel olan bir cephe adeta.
İnsanlar karar alırken ve bu kararın gerektirdiklerini
uygularken özgürdür. Bir kişi, başka bir kişinin özgürlüğü üzerinde üstünlük
kuramaz ve kimse kimsenin özgürlüğünü engelleyemez. Hiç kimseye boyun eğmeden
özgürce yaşamaya çalışmak gerekmektedir. Ayrıca özgürlüğümüze göz koyanlara
izin vermemek bunun için mücadele etmek de her insanın temel görevlerinden bir
tanesidir.
Melisa KAMIŞLI
ÖZGÜRLÜK
Özgürlük, birinin
engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi, yapabilmesi ve
hareket edebilmesi durumudur. SiyasalÖzgür irade, bireysel özgürlük, adalet, kamu hakları,
politik özgürlük, ifade özgürlüğü, ahlaki sorumluluk, özerklik, öz irade
kavramlarını karşılayabilen genel bir anlama sahiptir. özgürlük, hükümet baskısından bağımsızlıktır.
İnsanlar
tam olarak özgürlüğe ulaşamamışlardır. Her ne kadar bireysel özgürlükten
bahsedilse de “birey” özgürlüğün küçük bir kısmıdır. Toplum sayesinde var olan
ve binlerce yıllık biyolojik bir geçmişe dayanan insanın özgürlük açısından
“küçük” etkinlikleri vardır. İnsanlık “özgürlük” kavramıyla demokrasilerde veya
aydınlanma sonrası toplumlarda tanışmıştır. Herkes bu kavramı öğrenince özgür
olmak istemiştir ancak pek azı özgür olmak için çabalamıştır. Çünkü bireysel
kısım toplumdan bağımsız olamaz. Halk özgür olmak istemedikçe onun içinde
yoğrulan ve halk tarafından eğitilen birey de özgürlük talep etmez. Özgürlük
ancak farklı düşünen bireylerin diğerlerini harekete geçirmesiyle talep
edilmiştir. Gittikçe artan bir özgürlük talebi oluşmuş ve nihayetinde tüm
insanların bireysel özgürlüğü bir temel hak olmuştur. Kağıt üstünde
özgürlük vardır. Belki kendimizi özgür sanıyoruzdur, gerçekten fikir olarak da
özgürlüğe aşinayızdır. Ancak Tarih boyunca felsefe yapanlar bunu pek olanak
dahilinde görmemiştir .
insanlar kendi beyinlerinde özgürdür ancak toplum da
herkesin özgür olması gibi bir durum kesinlikle yoktur.
Selen SAYIS
Öncelikle aşk,bir başka varlığa karşı
duyulan derin sevgidir.İki insanın kendileri dışında kimseyi görmemeleri,etrafı
toz pembe görmeleri demektir.Asla bakacak olursak aşk dışında,sadece karşı
cinse değil herhangi bir şeye bile sevgi duyarken başka konuları,sorumlulularımızı
göremiyor olabiliyoruz ya da görmek istemeyip,kaçıyor da olabiliriz.Sevgilerin
en en en derininden gireceğim konuya.Aile sevgisi,anne,baba,kardeş...Örneğin
kim annesine olan sevgisini insanların gözüne gözüne sokmak ister ki? Ya da
neden sırf insanlar onu takdir etsin,kısa süreli olarak yüceltsin diye babasına
aşkla baksın? Bu yalnızca insanın kendini kandırıp,asıl
aşkı,heyecanı,masum sevgiyi yaşayacağı anları kaçırmasıdır.Tabiki mutlu
olmak,sevmek,sevilmek insanın kendi elindedir.Ama sevilmek için çaba
göstermemeli.Neyse o olup öyle sevilip,öyle nefret edilmeli.Zaten insan yeterki
kendisi olsun,gerisi gelir.
Yalnızca insanların
güzel görüşlerini duymak için seven,daha doğrusu seviyor gibi görülen insanlar
evet gerçekten başarılı oyunculardır diyebilirim.Fakat asıl olan ise
kendilerini kandırıyor oluşlarıdır.Böyle insanlar için aşk bir gösteridir.Onlar
ise bu gösterinin aktörleri.Sadece aktör...Önemli olan ise o anı
dosdoğru,rolsüz,içten geldiği gibi yaşayabilmektir.
Sonuç olarak,her şeyi
gönlümüze göre yaşamalıyız.Çevredekilere bir şeyleri ispatlamak,sergilemek
zorunda değiliz.
Aslı GÜNDOĞDU
ÖZGÜRLÜK ?
Öncelikle özgürlük ne
demek ne anlama geliyor onu bir
açıklayalım : Her türlü
dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi isteğine, kendi düşüncesine
dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet demektir. Özgürlük, her konuda özgür
olmaktır ister bu siyasi anlamda olsun eğer örneklendirme yaparsak; Seçme
seçilme hakkı gibi şeyler bizim bağımsızlığımızı ifade eder. Felsefi anlamında
örneklendirirsek; Düşüncelerimizi her türlü yolla dışarı aktarabiliyorsak,
kendimizi korkmaksızın ifade edebiliyorsak bu hür olmaktır. Tabii özgürlüğümüzü iki kavramla ifade edemeyiz aslında özgürlük sınırlandırılamaz. Bizim
doğduğumuz zamandan ölümümüze kadar ki kısmı kapsar. Sadece bizim bağımsız olmamız tabii ki yeterli
değil, kendimiz de bunun içinde savaşmalıyız. Aslında bağımsız olmamızı biz
belirleriz neler yaptığımızla, neler düşündüğümüzle, davranışlarımızla,
kararlarımızla… Mesela kitaptan bir
örnek verelim: Dilber doğduğunda ve belirli bir yaşa kadar özgürdü. Onun
özgürlüğü bir esirciye düşmesiyle son buldu. Bu konuda dilberin pek fazla
yapıcağı bişey yok aslında sadece o değil onun gibi olan tüm kızlar. Sadece
yanlış zaman veya yanlış yerde doğduğu için
tüm hürriyeti elinden alındı.
Örnek olarak, nasıl yaşıcağına neler yapıcağına veya fikirlerine
gerçekleştirmesine izin yok. Onun adına çalıştığı kişiler buna karar verebilir
bu da bir nevi kölelik gibi bişeydir ki günümüzde bile devam ediyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder