11 Mart 2015 Çarşamba

ÜNLÜ YAZAR LEV TOLSTOY VE HAYATI Lev Tolstoy; 28 Ağustos 1828'de Rusya'nın Tula şehrindeki Yasyana Polyana adlı, içinde yedi yüz köle çalıştırılan kocaman bir konakta dünyaya geldi. DEVAMI İÇİN LÜTFEN BLOG SAYFAMIZI ZİYARET EDİN...


    İlgililerin dikkatini çekebilecek bir konu bulmaya çalıştım ve bunda karar kıldım. Birçok internet sitesinden araştırma yaptım. Elimden geldiğince doğru bilgilere ulaşmaya çalıştım. Umarım severek okursunuz.




    ÜNLÜ YAZAR LEV TOLSTOY VE HAYATI
    Lev Tolstoy; 28 Ağustos 1828'de Rusya'nın Tula şehrindeki Yasyana Polyana adlı, içinde yedi yüz köle çalıştırılan kocaman bir konakta dünyaya geldi. Rusya’nın en büyük ve en köklü ailelerinden biri olan Tolstoylar, aynı zamanda en zenginlerinden de idiler. Babası büyük Piyer, Osmanlı elçiliği vazifesinde bulunmuş mühim bir babanın çocuğuydu. Annesi, Bolkonski ailesinden bir prensesti. Tolstoy böyle bir zenginlik içinde hayata gözlerini açtı. Fakat annesini üç yaşında ve her şeyden çok sevdiği babasını dokuz yaşında kaybedince, onu da saran ölüm korkusu küçük yaşta kendisini perişan etti. Bu üzücü olaydan sonra Tolstoy'u akrabaları olan iki kadın büyüttü. İkisi de son derece iyi kalpli, dindar ve candandılar. Onların yanında biraz olsun mutluluğu ve huzuru tatmıştı.
    Tolstoy tüm hayatı boyunca hep başkalarını düşünen bir kişi olmuştu. Daha küçücük çocuk iken kendisini birazcık mutlu hissetti mi, hemen mutlu olmayan insanları hatırlar, ağlamaya başlardı. Atının boynuna sarılır, canını acıttığı için ondan özür dilerdi. Bazı hikâyeler uydurur, kendi hikâyelerine kendi ağlardı. Aynı zamanda öğrencilik hayatı boyunca da çok zeki ve çalışkan bir öğrenci olmuştu. Fransızcasını ilerletmeye çalışmış, Voltaire'i ve J.J. Rousseau’yu çok okumuş ve iki yazarın da büyük etkisinde kalmıştı.
    Çocukluk devri böyle geçerken, 1843’de Darülfünun’un  Şark Lisanları Fakültesi’ne gidiyordu. Doğu dillerine büyük ilgi duymaktaydı. Bunun için önce Arap ve Türk dilleri bölümünü seçti. Sonra dil bölümünü bırakıp hukukta okumayı kendisine daha uygun buldu. Fakat o artık çocukluk günlerindeki dindar Tolstoy değildi. Henüz 17 yaşındayken kiliseye inanmıyordu. Bunun yanında gönülden inandığı bir şey vardı ki, bu da manevi mükemmelleşmeydi. Kendisini ruhen güzelleştirmek için büyük çaba harcıyordu.
    1847’de üniversiteden ayrılıp tekrar baba ocağına, Yasyana Polyana’ya döndü. 1851 senesine kadar orada kaldı. Böylece halkla yakın bir ilişki içine girdi. Fakirlere yardımda bulunmak, iyilik etmek için çalışıyordu. Fakat bu işlerin de kendisini tatmin etmemesi ve aradığı mutluluğu burada da bulamaması onu yeni bir yola girmesine sebep oldu. Bu yol askerlikti. 23 yaşındayken Kafkasya bölgesine gidip orduya girdi. Kafkas Dağları’nda biraz kendisine geldi. Kafkas halkının yoksulluk dolu yaşayışlarını ele aldığı izlenimlerle ilk gerçekçi hikâyelerini yazdı. Bu hikayeler: Sivastopol, Hatıralar, Kazaklar ve İstila idi. Sonra askerliği de bıraktı. Kendi içindeki arayış ve savaşı devam etmekteydi. Bu sırada en sevdiği kardeşi Nikola, kollarında can verdi. Bunun üzerine yok olma duygusu tekrardan sarmış ve inançlarını zayıflatmıştı.
    23 Eylül 1862’de Tolstoy artık evlenmişti. Tolstoy evlendiğinde karısı Sophie Behrs 16 yaşında idi. Bu evlilik onun düzenli bir hayat özlemini giderecekti. Bu evlilikten on iki çocukları oldu; bu çocuklardan beşi öldü. Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı Savaş ve Barış ile Anna Karenina'yı bu dönemde yazdı. Hatta "Savaş ve Barış"ın düzeltmelerini 12 kez yapıp yazmıştı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı. Aradan bir süre geçince yeniden, bu sefer eskilerden daha şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özelikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı bıkıp usanmadan yazmasıydı. Kroyçer Sonat, Efendi ile Uşak, Karanlıkların Gücü, İman Nedir, İnciler, Kilise ve Devlet, İtiraflarım bu yılların ürünleriydi.
    Hayatının son yılında evini ve karısını bırakıp köylüler arasına karışıp kaybolmak için bindiği trende rahatsızlandı. Bir hafta sonra da 20 Kasım 1910 yılında, 82 yaşındayken hayatını kaybetti.
    LEV TOLSTOY’UN ESERLERİ
    Tolstoy birçok alanda eser vermiştir. Tam anlamıyla hayatını yazmaya adamıştır. Buradaki eserlerin dışında, ölümünden sonra da Tolstoy hakkında eserler verilmiştir.
    ROMANLAR
    Çocukluk
    İlk Gençlik 
    Gençlik
    Sivastopol Hikayeleri
    Kazaklar
    Savaş ve Barış
    Anna Karenina
    Kroyçer Sonat
    Diriliş 
    Hacı Murat 
    Serj Baba
    OYUNLAR
    Karanlığın Gücü (dram) 
    Aydınlanmanın Meyveleri (komedi) 
    Ceset (tamamlanmamış dram) 
    HİKAYE VE SKEÇLER
    Toprak Ağasının Sabahı
    Baskın
    Ormanın Kesimi
    İki Süvari Subayı
    Bir Karşılaşma 
    Tipi
    Üç Ölüm
    Aile Saadeti
    Caucasus Mahkumu
    Holstomer 
    İnsanlar Arasında Boş Bir Konuşma
    Usta ve Çırak 
    Köyde Şarkı Söylemek 
    Köyde Dört Gün
    Yanlış Kupon
    Oyun'dan Sonra 
    OTOBİYOGRAFİ
    İlk hatıralar
    İtiraflarım
    Sevginin Talebi (günlüğünden)
    EĞİTİM
    Popüler Eğitim
    Eğitim ve Öğretim Programları ve Danışmanlığın Tanımı
    Bir Okuma Kitabı 
    Popüler Öğretim
    Yeni Bir Okuma Kitabı
    DİN VE AHLAK  
    Doğmatik Teolojinin Eleştirisi
    İncil'in Kısa Bir İzahı
    Neye Güveniyorum?
    Hayat
    Sevgi Tanrısı ve Komşunun Biri
    İnsanlar Niçin Sarhoş Olurlar?
    Tanrı'nın Hükümdarlığı Kendi İçimizdedir
    Sebep ve Din
    Din ve Erdem
    Hıristiyanlık ve Vatanseverlik
    Kutsal Kitab'ı Nasıl Okumalıyız?
    Kilise'nin Aldatmacası
    Öldürmeyeceksin
    Dinde Hoşgörü
    Din Nedir?
    Ortadoks Rahiplerine
    Bilgeleri Düşünceleri
    Tek İhtiyacımız
    Büyük Günah
    Adam Öldürme!
    Birbirinizi Sevin
    Gençliğin Savunması
    Tek Emir
    Her Gün İçin
    SANAT VE EDEBİYAT
    Sanat Nedir?
    Sanat ve Sanatsal Olmayan
    Shakespeare ve Drama
    Orloff'un Albümü
    Amiel
    Guy de Maupassant Hikayelerinin Serbest Çevirileri
    HALK İÇİN KISA ÖĞRETİCİ HİKAYE VE MEKTUPLAR
    İnsan Neyle Yaşar
    Sevgi Nerdeyse Tanrı da Ordadır
    İki Yaşlı Adam
    İhmal Edilen Bir Ateş Evi Yok Eder
    Bir İnsana Fazla Mülkiyet Gerekir mi? 
    Tanrı'nın Oğlu
    Pişman Günahkâr
    Aptal İvan
    Boş Davul
    Işıkla Birlikte Işıkta Yürümek
    Esarheddon 
    Üç Soru
    Cehenneme Dönüş
    Çalışmak, Ölmek ve Hastalanmak 
    Bir Dua
    Meyveler
    Niçin?
    İlahiyatçı ve İnsan
    Bir Köylüye Bilimsel Bir Mektup
    SOSYAL VE SİYASİ DENEMELER

    Moskova'nın Nüfus Sayımı
    O Halde Ne Yapmalıyız?
    Kadınlar
    El Emeği
    Zihinsel Hareketlilik ve El Emeği
    Kültür Şöleni
    Bir Devrimci'ye Mektup
    Utandır!
    Vatanseverlik ve Barış
    Liberallere
    Bakanlara
    Sonun Başlangıcı
    Terfi Ettirilmemiş Bir Görevliye Mektup
    İki Savaş
    Suçlu Kim?
    Zamanımızın Köleliği
    Vatanseverlik ve Hükümet
    Gerçekten Zorunlumu?
    Çar'a ve Yardakçılarına 
    Çağın Yaklaşan Sonu
    Askerlik Hatıraları
    Memurluk Hatıraları
    İşçi Sınıfına
    Politikacılara
    Sosyal Reformlara
    Pietro Mazzini'ye Mektup 
    Kendinizi Hatırlayın
    Rus Devrimi
    Büyük Bir Adaletsizlik
    Rusya'da Sosyal Hareket
    Çağın Sonu
    Halkın Savunması
    Askerlik Hizmeti
    Rus Devrimi'nin Anlamı 
    Hükümetin, Devrimcilerin ve Halkın Bir Savunması
    Sessiz Olamam
    Molochnikoff'un Tutuklanmasıyla İlgili
    Kaçınılmaz Devrim
    Stockholm Barış Konferansı'na Bir Adres


    LEV TOLSTOY'UN TECRÜBELERİ ÜZERİNE SÖYLEDİĞİ SÖZLER
    Evliliğe kutsallık veren, aşktır.
    Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir.
    Her şey beklemesini bilen kişiye kendiliğinden gelir.
    Kadın, erkeği kılıçsız zapteder ve ipsiz bağlar.
    Kadın öyle bir konudur ki, onu ne kadar incelersen incele her zaman yepyenidir.
    Kadının sakladığı biricik sır, yaşıdır.
    Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.
    Müzik duygunun kısaltılmış halidir.
    Sadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur.
    Biz hem kurtların doymasını, hem de koyunların sağ kalmasını istiyoruz.
    Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için, güneşin doğduğunu sanırlar.
    Başkaları için kendinizi unutun o zaman sizi de hatırlayacaklardır.
    İnsanlar çok değişti; dikkat etmek lazım. Biriyle el sıkıştıktan sonra, beşi de yerinde mi diye parmaklarını saymak zorundasın.
    Kıskançlık, insanı alçatan ve küçülten bir duygudur.
    Hayat bizi resmen dört işlemle sınar; gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der.
    Hayatta unutamayacağımız en büyük pişmanlık, pişman olurum diye yapmadıklarımızdır.
    Ümit, uyanık insanın rüyasıdır.
    Bir insanı bulunduğu mevkiyle değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmek gerekir.
    Bir yazarın içinde daima iki kişi olmalıdır: Yazar ve eleştirmen.
    Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.

          2 Mart 2015 Pazartesi

          YAŞAR KEMAL ...İlk okuduğum romanı İnce Memed'ti. " Kara, kuru, kavruk bir oğlandı" İnce Memed. Aşık olmuştum ona. Hatta sevgilisini için için kıskandığımı bile hatırlıyorum. Yaşar Kemal iyi bir romancı mı? Bence tartışmasız dünyanın en iyilerinden biri. Ancak " masal anası" ağzıyla yazıyor diye eleştirenler var onu. Fakat onu eleştirenler bile karakter yaratmadaki ustalığına laf edemiyorlar. Bu kadar kanlı canlı, gerçekliğine bizi bu kadar inandıran kahramanlar yaratan bir başka yazar tanımıyorum. etrafınıza iyi bakın bir sürü Taşbaş Efendi görürsünüz. Adları Sarıoğulları ya da Akyollu olmasa bile kan davaları hala sürmez mi aşiretler arasında. Hala Mustafa Beyler ya da Derviş Beyler kan davalarına kurban olmaya devam etmiyorlar mı? Hala Abdi Ağalar yok mu, garibanın onun elinden kurtulmak için İnce Memed beklediği.Kısacası onun kahramanları hep biz olduk. .....Betimlemeleri muhteşemdir.Hiçbir ayrıntıyı kaçırmayan bir titizliği vardır onun. " Benim için yaprağın ağacın dalından kopup yere düşüşünü iki sayfada anlatıyor." diyorlarmış, deyip gülüyordu bir söyleşisinde. ..." Biz romantik olduktan sonra dağlar güzelleşti, " demiş Eugène Delacroix. Sen anlattıktan sonra da Çukurova güzelleşti büyük usta. Seni özleyeceğiz. Ayla Yeniçun